İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasındaki ranta kurban gitmemiş son yerleşim noktası olan Anadolufeneri Beykoz’un en çok tanınan köyüdür.


Kavacık aktarma terminalinden kalkan 15D hat numaralı belediye otobüsü Beykoz üzerinden köye ulaşıyordu. Köye yaklaşırken, modern villa tipi evlerle çevrili dar bir yolun sonunda, ilginç mimarisi ile köyün camisi ve karşısında köye adını veren tarihi deniz feneri görünüyordu.
.jpg)
İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’le birleştiği kuzey ucundaki Yon (Hrom) Burnu üzerinde bulunan deniz feneri, Boğaziçi’nin karşı kıyısındaki Rumelifeneri’nden 2 deniz mili ya da 3704 metre uzaktadır.
Kırım savaşı sırasında, Fransız ve İngilizlerin İstanbul Boğazlarının denetimini ellerinde tutabilmek için, 1834 yılında Anadolufeneri’ nin yapımına karar verilmiştir. 15 Mayıs 1856 yılında da, yine Fransızlar tarafından, karşı sahildeki Rumelifeneri de yapılarak denetim işletilmeye başlamıştı.
Her iki Fener için de, 1933 yılında, Fransızlara verilen 100 yıllık işletme imtiyazı iptal edilmiş ve tamamen Türkiye Cumhuriyeti yönetimine geçmiştir.
Beyaz taştan yapılmış fenerin boyu 20 metredir. Yalnızca Beykoz’a dönük yüzünün dar kısmı karanlıkta kalır. Fenerler, kuruldukları yıllarda fitilli gazyağı lambası ile çalışırken, daha sonraları gazlı sistem ile çalıştırılmıştır. Şu anda 1 000 watlık elektrik ampulü kullanılmaktadır. Işığın kaynağını kuvvetlendirmek için, odak uzaklığı 50 cm olan 4 adet catadioptric panel kullanılmaktadır. Paneller bilye üzerinde dönebilmektedir.
Panellerin döndürülmesi için kurmalı devir makinesi kullanılırken, 2005 yılında elektrikli tahrik sistemine geçilmiştir. Elektrik kesintilerine önlem olarak, bütangaz ile destekli, kurmalı sistem yedekte tutulmaktadır.
.jpg)
İlk günkü gibi korunan ve açık havalarda 16 deniz mili açıklığı görebilen fener, İstanbul’un Karadeniz’e açılan kapılarından birinde Karadeniz’den gelip Boğaz’a girecek gemilere rehberlik etmektedir.
Anadolufeneri orijinal halini koruyan nadir fenerlerden biridir. Fenerin kristalini döndüren motor ve ampul sonradan eklenmiş. Denizden 75 metre yükseklikteki fener, saniyede bir beyaz ışık veriyor.
Anadolu Deniz fenerinin bahçesi düzenlenerek halkın ziyaretine açılmış. Konuklarının oturup, İstanbul Boğazı ile Karadeniz’in kucaklaştığı noktadan manzarayı, gemileri, balıkçı teknelerini, eğer o gün şanslıysanız, yunusların dansını seyir imkânı sunuyor.
Deniz feneri ile ilgili bu bilgileri anımsattıktan sonra köyün camisine yönelelelim. Köyün camisi 1800’lü yıllarda yapılmış.
Anadolufeneri Köyüne gelen herkesin ilk ziyaret ettiği ilk yerlerden biri olup caminin seyir balkonu muhteşem bir manzara ve görsel bir şölen sunuyor.
Yüksek bir tepenin üzerine kurulu köydeki caminin seyir terası, köyün balıkçı barınaklarının bulunduğu koya tepeden kuşbakışı bir konumla bulunuyor. Yazın denize girenler ve teknelerine yeni sezon hazırlığı yapan balıkçılar kışın ise hırçın denizin dalgaları izlemeye doyulmayan bir manzara oluşturuyor.
Bir hayli panoramik fotoğraf çektikten sonra seyir terasından ayrılarak köyü ara sokaklarına girelim. Şirin, güzel, sakin, kendi halinde hemen herkesin birbiriyle akraba olduğu, içinde dolaşırken İstanbul’da olduğunuzu bir anda unutuverdiğiniz küçük bir balıkçı köyü.
Sokaklarında çocukların özgürce oynayabildiği, hala güzel komşuluk ilişkilerinin kaybolmadığı bu köyde herkes birbirini tanıyor. İnsanların birbirleriyle karşılaştığı zaman selamlaştığı, hal hatır sorduğu, yardımlaştığı, bir görenin bir daha görmek istediği bir köy Anadolufeneri.
Köye gelen ziyaretçilerin yemek yiyebilecekleri çeşitli balık lokantaları var. Köyün girişinde ise büyük piknik alanı olarak da hizmet veren piknik bahçeleri bulunuyor. Buralarda her çeşit yemeği, odun ateşiyle yanan semaverlerde demlenmiş çayı güler yüzlü bir hizmet eşliğinde yeme içme olanağı var.
.jpg)
Köyü gezdikten sonra Captain’s Restoran’ın yanından sahile inen merdivenlerin bitiminde bir patika oluşturulmuş. Kaymamaya ve düşmemeye dikkat ederek sonunda sahile inelim.
Sahilden bakıldığında cami ve deniz feneri bitişikmiş gibi görünüyor. Yeterli fotoğraf çektikten sonra, bu kez, Yalı Yolu’nu kullanarak köye çıkalım. Geri dönüş otobüsünü beklerken çantanızdaki kaşar peynirli sandviçinizi yemeye başalyabilirsiniz.