Bedenimizin hareketini sağlayan kaslarımız olağanüstü özellikleri olan bir makineye benzer. Bu olağanüstü makinenin enerji santralleri ve motoru ise, oksijen aracılığıyla yakıt olarak hem yağ hem de glikoz kullanabilen bakteriyel mitokondrilerdir. Bakteriyel mitokondriler, bedenimizin içten tam yanmalı motorları ya da enerji santralleridir.
Kaslarımız; bedenimiz dinlenirken ya da hafif aerobik yaparken, mitokondriler aracılığıyla % 95 yağ, % 5 glikoz yakar ve hareket enerjisine dönüştürür. Enerjiye dönüştürülen ve kaslarımız dışında depolanan yağın mitokondrilere ulaştırılması kan dolaşımı gerçekleştirilir. Ancak kanın büyük bölümü su olup, yağ suda çözünemediği için, kanda taşıyıcı olarak trigliserit adı verilen özel protein kapsülleri kullanılır.
Trigliserit adı verilen özel protein kapsülleri, rafineriden enerji santrallerine dizel taşıyan tankerlere benzer. Güçlü bir tanker filosu bulunmasına rağmen, enerji santrallerine ulaşımı sağlayacak alt yapı, yani yeterli karayolları yoksa dizel yakıtınız ve tanker filonuz işe yaramaz.
Enerji santrali ya da arabanızın motoru çalışamaz, çalışsa da yolda kalır, bozulur ve çürümeye başlar. Bunu önlemenin yolu, ulaşım ve iletişim ağlarını geliştirmek ve zenginleştirmektir.
Kaslarımız dışında; belimizde, göbeğimizde ve bedenimizin diğer bölgelerinde depolanmış olan yağı taşıyacak olan trigliserit moleküllerinin kaslara ulaşım ağı kılcal damarlardır.
Ancak, her kılcal damar ancak birkaç trigliserit molekülünün geçişine izin verebilecek kapasitededir. Bu nedenle, ana arterlerden sonra kaslara gelindiğinde, kaslarımızda yepyeni kılcal damar ağları döşenmiş olmalıdır ki mitokondrilere yeterli yağ yakıt olarak taşınabilsin.
Kaslarımızda yepyeni ve ihtiyaca cevap verebilecek kapasitede kılcal damarların oluşturulması hemen, çabucak gerçekleşmez.
Günlük gözlemlerimizden biliyoruz ki bir ülkedeki kara ve demiryolları ağları da hemen gerçekleşmez. Pahalı olan bu oluşum için çok uzun bir süre gerekir.
Yepyeni kılcal damar ağları için, sürekli ve hafif aerobik egzersizler en iyi çözümdür.
Sürekli ve haftada 6 gün, en az yarım saatlik süre ile yapılacak hafif tempolu aerobik egzersizlerin çözüm olduğunu söylüyor evrim bilimciler ve çağdaş doktorlar.
Hatta haftada 6 gün yerine 7 gün yapılacak hafif aerobik egzersizlerin bedenimize doğada ‘’Bahar’’ geldiğini söyleyecek, ‘’Gelişme ve yenilenme zamanı’’ mesajlarını iletecektir.
Hafif aerobik egzersizler rahat bir tempo ile yapılan uzun ve yavaş egzersizlerdir. Bu egzersizler sırasında kalbimiz maksimum atış hızının % 65 ine ulaşır. Hesaplamaya kalkarsam; 220 den yaşım 78 i çıkarıp, bulduğum 142 sayısının % 65 işini alırsam, dakikadaki kalp atış hızımın 92 civarında olması gerekir.
Bu seviyedeki egzersizlerde yakıt olarak yağ kullanıldığından, yakıt tasarrufu mükemmeldir. Bu nedenle tempomuzu bütün gün ve kilometreler boyunca koruyabiliriz. Atalarımızın meyve toplayıcı oldukları dönemde tutturdukları tempo budur.
Bazı çevreler ve getirim peşinde koşan diyetisyenler bu tür egzersizlerin vakit kaybından başka bir işe yaramadığını söyleyeceklerdir. Siz onlara aldırmayın lütfen. Hafif aerobik egzersiz, olağanüstü bir egzersizdir. Beynimiz ve bedenimizin gelişip, iyileşmesini sağlar.
Egzersiz sırasında salınan kimyasallar ve uyarıcılar, bedenimizdeki sayısız sürecin denetlenmesini sağlar.
Kaslarımızdaki kılcal damarları ve mitokondrileri yavaş ve istikrarlı bir şekilde onarıp, yeniler ve tüm bedenimizin sağlıklı kalmasını sağlar.
Bedenimizdeki onarım ve gelişmeyi bir kamu projesi gibi düşünmeliyiz. Ülkedeki hükümetin karayolları ya da demiryolları yapımından önce bir süre düşünür, rotaları belirler, kaynak ayırır, malzemeleri temin eder. Verimli görmediği ulaşım ağlarının yapımından vazgeçebilir de. Karayolları ve demiryollarının yapımı çok pahalı olduğu gibi çok uzun bir zamana da ihtiyaç vardır.
Tıpkı bir ülkedeki tüm ulaşım ağlarının yapımının zaman alması gibi, kaslarımızdaki kılcal damarlar da hemen oluşmaz.
Bir kamu projesinde olduğu gibi, bedenimiz ve bedenimizi yöneten fiziksel beynimiz de bir süre düşünür. Egzersize ara verildiğinde, yepyeni kılcal damarlara ihtiyaç olmadığı gerekçesiyle yapım sonlandırılır.
Bu nedenle aerobik egzersiz kesintisiz ve en az haftanın 6 günü yapılmalıdır.Hafif aerobik egzersizin gerçek faydaları yıllar sonra ortaya çıkar. Bedenimiz ve ruhumuz bu sürede gelişir. Sistemli ve düzenli bir şekilde yapılan egzersizler üzerimizde Zen Meditasyonu etkisi yapar.
Ünlü Zen ustası Shunryu Suzuki, “Zen Zihni Başlangıç Zihnidir” adlı kitabında Zen uygulaması konusunda şunları söylemektedir: “Zaten uygulaması, gerçek doğamızın doğrudan ifade edilmesidir. Samimi olmak gerekirse, insanoğlu için bu uygulamadan başka bir uygulama, bu yoldan başka bir yol yoktur.” Dedikten sonra, ‘‘Doğasından uzaklaştığı yanılgısı içinde olan biz modern insanın gerçek doğamızı yeniden açığa çıkarmamız için meditasyon uygulamasını öğrenmemiz ve uygulamamız gerekmektedir.” Demektedir.