Bilişsel Devrimin uzantısı olan ”dedikodu” sayesinde efsaneler ve mitler üretilmiş, tanrılar ve dinler ortaya çıkmıştır. Başlangıçta ”nehir kıyısında aslan var” diyebilen atalarımız evrilmiş olan dilleri sayesinde zamanla ”aslan kabilemizin koruyucu ruhudur.” Diyerek ilk dini imgeleri ortaya koymuştur.
Atalarımız yine dil ve dedikodu sayesinde kurgular, hayali gerçeklikler ve görmedikleri ve bilmedikleri hakkında konuşabilme becerisi kazandılar.
İnsanlık tarihi hakkında bildiklerimizi yeniden düşünmemizi sağlayacak, yerleşik tarih anlayışını ve bilgilerini değiştirip, dinler tarihini sorgulatacak, bir kısmımızın varlığından haberi dahi olmadığı bir arkeolojik çalışma Göbeklitepe’ de devam ediyor.
Göbeklitepe’ ile ilgili en önemli keşif erken Neolitik avcı toplayıcı grupların içindeki ve arasındaki karmaşık organizasyonun iç yüzünü anlama olanağı sağlamış olmasıdır.
Göbeklitepe dikilitaşları ve dairesel yapıları gibi anıtsal bir mimari oluşturmak için işin örgütlenmesi ve yürütülmesi ve farklı gruplar arasında işbirliği gerektiği kadar ileri derecede esnek bir iş bölümü de sağlanmalıdır. Bu da ortak bir inanış sistemine, mitolojik geleneklere ve ortak ikonlara sahip daha geniş bir topluluğun varlığına ile sağlanabilir.
Başka bir deyişle en önemli ortak mitlerden ve kurgulardan biri olan yerel ya da evrensel tanrılarla gerçekleşebilir. O halde Göbekli Tepe bu geniş topluluğun ayin merkezlerinden biri olmalıdır.
M.Ö 10.000 yılına kadar uzanan bir yapıyı gözler önüne seren Göbeklitepe, tarihteki en eski ve en büyük ibadet merkezi olarak kabul edilmektedir. Keşfedildiği tarihten itibaren hem yerli hem de yabancı arkeologların büyük ilgi gösterdiği Göbeklitepe, geçmiş tarihin tüm gizemli gerçeklerini bir bir ortaya çıkarmaktadır.