Biz insanların da dahil olduğu yeryüzündeki hayvanların hareketlerini sağlayan şey, 500 milyon yılda dizayn edilen ve olağanüstü makineler olan kaslarımızdır.
Şimdi bir merdiven başında bulunduğumuzu ve merdiveni iki basamak birden adımlayarak çıkmak istediğimizi hayal edelim. Her adımın başında kalçamız ve kaslarımız zorlanacaktır. henüz merdiven çıkmaya başlamadan önce dizimiz kasılıp, kalçamızdaki diğer kaslarla işbirliğine girmiştir bile.
Bir defada iki basamak birden çıkama işleminin sadece kaslarımızın kasılmasıyla gerçekleştiğini düşünebiliriz.
Ancak bu kadarı yetmez. Kaslarımızla birlikte eklemlerimizin de uyumlu çalışması, her kasımızın da ölçülü bir şekilde kasılması gerekir. Aksi takdirde eklem kırılması olabileceği gibi kas yırtılması da olabilir.
Şimdi de bir kafe çalışan bir eleman olduğumuzu varsayalım. Bir masa çevresindeki kalabalık gruptakilerden birinin önüne çay servisi yapmak istiyoruz.
Ancak, yanındaki ile yakınlaşarak konuşuyor. Ayak parmaklarınızın üzerinde yükselir, bedenimizi biraz sağa biraz da öne eğerek kafamızı öne uzatır ve servisi yapacağımız yeri belirleriz. Sonra da tepsiden aldığımız çayı aralardan geçirerek ve dökmeden istenilen yere bırakırız.
Kaslarımız istenilen miktar ve esneklikte kasılmışlar, maksimum verim sağlamışlardır.
İki sıradan örnekte de görüldüğü gibi ‘’Kaslar’’ olağanüstü yetenekli hareket makineleridir. Ancak, hareket için bu yetmez. Bu makinelerin çalışması için yakıta ve yakıtı enerjiye dönüştürecek içten yanmalı motorlara ihtiyaç vardır.
İşte tam bu noktada ‘’Bakteriyel Mitokondriler’’ devreye girer. Yakıt olarak yağ ve glikoz kullanan mitokondrilerin çalışması için de oksijene gereksinme vardır.
Bedenimizin forma girmesi ve istenilen hareketleri kusursuz olarak yerine getirebilmesi, kaslarımıza giden oksijen miktarının artması anlamına gelir ki bu kaslarımızda üretilen enerji miktarıyla doğrudan bağlantılıdır.
Kaslarımıza giden oksijen miktarı arttıkça, kaslarımızdaki hücreler daha fazla mitokondri üretir ve bu da mitokondrilere taşınan oksijen miktarını arttırır. Bedenimizde bahar havası başlar.
Bol miktarda oksijenin ulaştığı kaslarımızdaki içten yanmalı motorlara benzeyen mitokondriler, yakıt olarak hem yağ hem de glikoz kullanabilirler. Bu durum, ihtiyaca göre hem dizel hem de benzin kullanabilen bir arabaya sahip olmamıza benzer.
Bedenimiz yaklaşık beş yüz milyon yılda tasarımlanmış böyle bir arabanın yerine geçer. Uzun mesafe yolculukları için dizel, ivmelenmek ve hızlı gitmek için benzin kullanan bir araba gibidir.
Bu muhteşem hareket aracına saygı duymalı ve özellikleri doğrultusunda kullanmalıyız ki bozunmaya uğramasın ve çürümesin.
Kaslarımız; dinlenirken ve hafif aerobik egzersizlerde yakıt olarak %95 yağ, %5 glikoz kullanır. Çoğunlukla kullandığı yağ ise kaslarımızda değil; belimiz, göbeğimiz ve daha başka bölgelerde depolanmıştır.
Kaslarımız dışında depolanmış bu yağları kullanabilmek için, kaslarımızdaki enerji santrallerine, mitokondrilere taşınması gerekir.
Taşıma işlemini dolaşım sistemi sağlar ama dolaşım sistemindeki kanın büyük bir bölümü ‘’Su’’ dur ve yağ ‘’Su’’ da çözünmez.
Su’da çözünmeyen ve dolaşım sistemiyle doğrudan taşınamayan yağın, trigliserit adı verilen özel proteinlerin içinde taşınması gerekir.
Bedenimizde depolanmış yakıt olan yağın dağıtım ağı kaslarımıza ulaşan kılcal damarlardır. Oysa kılcal damarların her biri ancak birkaç trigliserit molekülünün geçişine izin verebilecek kapasitededir.
Bu durumda ise kaslarımız yeterli yakıtı alamayacaklarından enerji de üretemeyecekler. Yeterli enerjisi olmayan arabaların hangi duruma düşeceklerini hayal edin lütfen.
Bedenimizdeki gelişme, onarım, iletişim ve dağıtım ağlarını birer kamu projesi gibi düşünün.
Şehirlerarası otoyolların yapımı oldukça uzun zaman alır. Temel yakıt olan yağı kaslara taşıyacak olan kılcal damar ağlarının döşenmesi de uzun zaman alır.
Zamanın uzun olması da yetmez. Bu uzun zaman içerisinde, ara vermeden, düzenli olarak yapılacak hafif aerobik kaslarımıza yepyeni ve yeterli miktarda kılcal damarlar döşenmesini sağlayacaktır.
Yepyeni ve yeterli sayıda döşenen kılcal damarlarla taşınacak olan dizel yakıtı olan yağ ile sürekli ve yeterli enerji üreten mitokondrilerle bedenimizde bahar havası başlayacaktır.
Nereden ve nasıl bakarsak bakalım, mükemmel bir dolaşım ve iletişim sistemi sonrasında bahar havasını yaşayacak bir bedene sahip olmanın alt yapısı aerobik egzersizlerdir.