7 Nisan 1962 Cumartesi, Çemberlitaş…
İlkokul üçüncü sınıftan itibaren yaşadığım Mersin, Osmaniye, Niğde Bor, Niğde Misli Köyü, Konya, Konya Ereğlisi’ni tarihi ve kültürel yapısıyla tanımaya çalıştım. Bir başka deyişle bütünleşmeye çalıştım. Tarih Öğretmenim Niyazi Akşit’in de dediği gibi, eğitim biraz da eğitim gördüğünüz şehirle bütünleşmektir. Yedi ay önce geldiğim kadim İstanbul’la da bütünleşmek istiyorum.
Zamanda 1600 yıl geriye giderek, üç yıl eğitim görme fırsatını yarattığım bu kenti Konstantinopolis’i tanımadan bütünleşemezdim...
Doğu Romalıların Hipodrom, Osmanlıların At Meydanı dedikleri Sultanahmet’teyim.
Gelin siz de benimle birlikte 1600 yıl öncesine tarihi bir yolculuk yapın dünyada bir eşi daha bulunmayan İstanbul’u daha iyi tanımak için. Sultanahmet’ten Beyazıt Meydanı’na, Çemberlitaş Sütunu’na doğru yürümeye başlayalım.
Kaldırımlarında yürümeye başladığımız, sadece tramvayların işlediği tek şeritli Divan Yolu, Konstantinopolis döneminde, 6 metre genişliğindeki İmparatorluk yoluydu. İçinden atlı arabalarla atlıların geçtiği bu yolun iki tarafında sütunlu revaklar ve arkalarında iki katlı dükkanlar bulunmaktaydı. Canlı bir ticari hayat vardı İmparatorluk yolunun iki tarafında. Günümüzde de öyle değil mi?
Halk tarafından, ana yol anlamında, Mese olarak biliniyordu. İmparatorluk Yolunun ”Regia Stoası” diye anıldığı da olurdu. Stoalar, Antik Yunan Mimarisinde bir sokak ya da meydanın yanında yer alan üstü kapalı sütunlu galerilere verilen addı.
Yönetim ve ticaret merkezleri olarak kullanılan bu yerler halka açıktı.
Stoalar ya da revaklar, Roma ve ardılı olan Bizans ve Doğu Roma döneminin şehircilik anlayışında önemli mimari unsurlardan biriydi. Roma Klasik Şehircilik anlayışının önemli unsurları olan sütunlu revaklı caddeler, ortasından atlı arabaların ve atlıların geçebileceği biçiminde düzenlenmekteydi.
Her iki tarafında, sütun dizilerinin taşıdığı revaklarla örtülü geniş yaya kaldırımları ve bunların arkasında sıralanan dükkanlar bulunmaktaydı.
Ayasofya Katedrali’nin önünde bulunan Agustus ile Konstantin Forumları arasındaki İmparatorluk Yolu çevresindeki sütunlu revaklar ve dükkanlar iki katlı olarak yapılmışlardı. Konstantin kendi forumunu, eski kentle yeni kentin kesiştiği noktaya yerleştirmişti. Konstantin Forum’u olarak anılan bu yapı, yolun içinden geçtiği etrafı iki katlı sütunlu revaklarla çevrili daire planlı açık bir meydan olarak kurgulanmıştı.
Yeni Roma’nın başkent oluşunun en önemli göstergesi olan ikinci bir senato binasının da burada yer alması, bu fonksiyonun yeni başkent Konstantinopolis’te de devamını sağlamak içindi.
İmparatorların forumları olarak inşa ettikleri bu yapılar, Konstantinopolis’ten önce bir tek Roma’da vardı. Aslında, Roma’nın merkezinde saray kompleksi ve Forum Roma ile birlikte yer alan bu yapılar imparatorun şehirdeki varlığının, dolayısıyla da başkent oluşunun da bir göstergesiydi. Bir tek senato binası değil, Konstantin Forumu’nun kendisi de bir imparatorluk forumu olarak kurgulandığı için, Roma’ya gönderme yapılmaktaydı.
Konstantin sadece Roma’da olan bu yapı türünü Konstantinopolis’te de tekrarlayarak Konstantinopolis’in yeni başkent oluşunu işaret etmekteydi. Konstantinopolis’in senato ve idari yapılanmasının bulunduğu bu forum, şehrin en önemli meydanlarından biriydi.
Konstantin, halen dimdik ayakta duran 57 metre yüksekliğindeki bu sütunu Roma’daki Apollon tapınağından söktürüp, 330 yılında Konstantinopolis’e getirterek diktirmişti.
Konstantin Sütunu Konstantinopolis’e dikilen ilk anıtsal sütundu. Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış toplam 8 adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturulmuştu. Sütunun üzerinde güneşi selamlayan Apollon heykelini kaldırtıp, kendi heykelini koydurtmuştu.
Konstantin’den sonra gelen imparatorlar kendi heykellerini sütunun üzerine koydurtacaklardır.
1081 yılında üzerine düşen şimşek nedeniyle çıkan yangın anıtsal sütuna büyük zarar vermişti. Dönemin İmparatoru I. Aleksios Kommenos sütunu tamir ettirerek, üzerine kendi heykeli yerine, oldukça büyük bir Haç yerleştirilmesini sağlamıştı.
1470’li yıllarda çıkan bir başka büyük yangında ağır hasar alan sütunun etrafı demir çemberlerle çevrilerek devrilmesinin önüne geçilir. O gün bu gündür Konstantin Sütunu Çemberlitaş olarak anılmaktadır...
Resimler kaynakları: Byzantion 1200