İstanbul Gülhane Parkı, Topkapı Sarayı’nın Gül bahçesiydi aslında. Padişahlara ait saray, kasır ve köşklerinde ‘’Hasbahçe’’ olarak anılanların en görkemlisi olarak düzenlenmişti.
Topkapı Sarayı’nda Sofa-i Hümayun olarak bilinmekte olan dördüncü avlusunda köşkler ve ana yerleşim binaları tepenin üstünde, bahçeler ise eteklerde yer alırdı. Gül bahçesi bunlardan biriydi. Haliç, Sarayburnu ve Marmara Denizi kıyılarına kadar uzanmaktaydı. Bahçedeki eğim ise setlere bölünerek çözülmüştü.
Saraylar topluluğunu çevreleyen Hasbahçe bugün Gülhane Parkı olarak adlandırılmıştı.
Bahçeler Cennetin Simgesidir anlayışının geçerli olduğu Osmanlı İstanbul’unda güzel bahçe sahibi olmak, bu bahçede konukları ağırlamak, hatta büyük boyutlu bahçeleri kamusal alan olarak halka bahçe yapıp vakfetmek geleneği bulunmaktaydı.
Güzel Bahçe öncülüğünü birçok konuda olduğu gibi saray yapmıştı.
Gülhane, Has Bahçe, Yıldız Bahçesi, Ihlamur Kasrı Bahçesi, Kandilli Bahçe gibi padişahların has bahçeleri, vezirler ve diğer devlet ileri gelenleri tarafından taklit edilerek şehir içerisinde birçok başka örneklerle yaygınlaştırılmıştır.
Düzenlenmesi Fatih zamanında başlayan Hasbahçe için çiçek türlerinin en iyileri seçilmişti.
Edirne’den gül, Halep’ten zambak, Maraş’tan sümbül soğanı, Kırım’dan lâle soğanları getirtilmişti.
Gülhane Parkı Sarayın eklentilerinden biri olması nedeniyle, İstanbul’un en eski parklarından biriydi.
İçinde Topkapı Sarayı’nın gül bahçeleri de bulunduğundan, Gül evi anlamına gelen Gülhane adını almıştı.
Hasbahçe içindeki binalarda, ilim ve sanat öğretilmekteydi.
*****
Gülhane Parkı’nı ilk kez 1961-63 yılları arasında İstanbul Çapa Öğretmen Okulu öğrencilik dönemimde gezmiştim. Sonraki yıllarda, kızım 1999 yılında İstanbul’da işe başlayınca yanında kalmış ve özellikle Tarihi Yarımada’yı tanımaya çalışırken Gülhane Parkı’nı ikinci kez gezmiştim.
O yıllarda parkın ortasından geçen ağaçlı yolun sağında ve solunda çeşitli gazinolar bulunmaktaydı. Ayrıca dinlenme yerleri, yazın kukla-karagöz temsilleri veren bir tiyatro, çocuk bahçesi, küçük bir hayvanat bahçesi, kahvehaneler, Tanzimat Müzesi, botanik bahçesi, Âşık Veysel’in heykeli ve akvaryum olan sarnıç yer almaktaydı.
Gülhane Parkı’nı baştan başa geçerek Sarayburnu’na çıkmıştım. 1999 yılında Sarayburnu bakir bir bölge olup, İstanbul Boğazı ile Boğaziçi Köprüsü’ne hâkim konumda bulunan çayhaneler bulunurdu. O çayhanelerden birinde gevrek bir simit eşliğinde çay içtiğimi anımsıyorum.
Sonraki yıllarda Topkapı Sarayı’nın eklentilerinden biri olduğunu öğrendiğim Gülhane Parkı İstanbullulara açık bir mesire yeri işlevini görmektedir.
Diğer taraftan, 3 Kasım 1839 günü, Saray eklentileri içerisinde yer alan Gülhane parkı’nda okunan bir Hatt-ı Şerif “padişah yazısı” ile Tanzimat-ı Hayriye “hayırlı düzenlemeler” ilan edilmişdi.
Osmanlı tarihinin en önemli belgelerinden biri olan bu metin, okunduğu yerden ötürü Gülhane Fermanı ve içeriğinden ötürü Tanzimat Fermanı adıyla da anılmaktadır.
Bu ferman sayesinde padişahların yetkilerinin bir bölümü meclislere ve bürokrasideki kişilere devredilmişti.
Bundaki amaç, iktidarı saraydan alıp bürokrasiye vermek ve devlet yönetiminde merkezîleşmeyi sağlamaktı.
Tanzimat Fermanı’nın okunmasından I. Meşrutiyet’in ilanına kadar geçen dönem, Osmanlı tarihinde Tanzimat Dönemi olarak anılır. Bu nedenlerden ötürü Gülhane Parkı’nın tarihi bir önemi vardır.
Parka Alemdar Caddesi’nden girildiğinde solda, Alay Köşkü önünde fıskiyeli havuz bulunmaktadır. Parktaki Bitki döküm çalışmalarında 1796 adet ağaç, ağaççık ve çalı tespit edilmiş olup, bunların 449 adedi anıt aday ağaç olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca tescil edilmiştir. Bitki dikim çalışmalarında fidan, lale soğanı ve mevsimlik çiçek dikilerek parkın çim ekimi de tamamlanmıştır.
Ayrıca 25 Mayıs 2008’de Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda, İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi hizmete girmişti.
İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Sarayburnu’nu surlarla çevirerek Çinili Köşk’ü yaptırmıştır.
Şu anda Türk çini ve seramik örneklerinin sergilendiği Çinili Köşk Müzesi, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı sivil mimari örneklerinin en eskisidir. Yapıdaki Selçuklu etkisi göze çarpmaktadır.
Kapısı üzerindeki çini kitabede inşa tarihinin Miladi 1472 olduğu yazılıdır ancak mimarı bilinmemektedir. Sadrazam Sinan Paşa da III. Murat için buraya ünlü İncili Köşk’ü yaptırmıştır.
İncili Köşk II. Abdülhamit döneminde, Bağdat Demiryolu’nun yapımında yıkılan en güzel köşklerden biridir. Kubbesinden sarkan bir inci demetinden ötürü ‘’İncili Köşk’’ olarak anılıyordu.
Gülhane Parkı 1913 yılında Sultan V. Mehmet tarafından halka açılması için İstanbul Belediye Başkanlığı’na verilmişti.
Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olan mekân Belediye Başkanı Topuzlu Cemil Paşa döneminde parka dönüştürülmüştü.
Gülhane Parkı, 1950 yıllarında ‘Bahar ve Çiçek Şenlikleri’ ile İstanbulluların en önemli eğlenme ve dinlenme mekânı olmuştu. Şenlik günlerinde Gülhane Parkı’na, Avrupa ülkelerinden getirtilerek kurulan lunapark, kentin her semtinden gelen, her yaştan İstanbullunun ilgisini çekerdi, çekmeye de devam etmektedir.
“Bahar ve Çiçek Şenlikleri”nden bir süre sonra vazgeçilmiş olsa da İstanbul Büyükşehir belediyesi 2001 yılı Temmuz ayında yeniden düzenleme çalışmaları başlatmış ve 26.02.2003 tarihinde tamamlanarak 30.05.2003 tarihinde halkın hizmetine açılmıştır.
Düzenleme çalışmalarıyla; parkın iki kapısını birbirine bağlayan ana yol trafiğe kapatılarak yayalaştırılmış ve bir gezi yolu haline getirilmiştir.
Yaya yolları, parkın fiziki yapısı değiştirilmeden, mevcut hatlar korunarak kaplama malzemeleri ve bordürleri yenilenerek düzenlenmiştir.
Parkta bulunan; Hayvanat Bahçesi, Park ve Bahçeler Yemekhanesi, Gülhane Şefliği, Tanzimat Müzesi, mevcut yapılarda konumlanmış idari fonksiyonları içeren birimler ve bunlara bağlı uyuşmayan yapılar kaldırılmıştır.