Galata Kulesi tam bir sır küpüdür. İstanbul’a tepeden bakar ve kimsenin görmediklerini görür, bilmediklerini bilir.
Sır küpü Galata Kulesi’ni 1961-1962 eğitim ve öğretim yılında tanımıştım. Çapa İlköğretmen Okulu Müzik Semineri öğrencisiydim tanıdığımda.
O yıllarda Galata Kulesi kendi haline bırakılmış, giderek harabeye dönüşmeye başlayan, herkesin rahatlıkla girip gezebileceği bir yapıydı anılarımda. Asansör yoktu.
Galata Kulesi’ne, güney cephesinde yerden 10 basamak yüksekte dar bir kapıdan girmiştim. Beş sahanlıklı ve 146 basamaklı bir merdivenle çıkmış ve İstanbul’un muhteşem manzarasını seyretmiştim.
Bir rivayete göre, Doğu Roma imparatoru Anastasius tarafından 507 yılında fener kulesi olarak yaptırılan Galata kulesi, 1348 yılında Cenevizliler tarafından İsa kulesi adıyla geliştirilmişti. Sonraki yıllarda gözetleme ve yangın kulesi olarak da kullanılan Galata Kulesinin en önemli işlevi İstanbul’un ilk uçuş platformu olmasıdır.
Kendisinin yapıp geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran dünyadaki ilk insanlardan biri ve ilk kez uçmayı başaran bir Türk bilginidir Hezarfen Ahmet Çelebi.
Sultan IV. Murat döneminde hazırladığı kanatlarla, birçok insan için ancak hayal olacak bir olayı gerçekleştirmişti. Kulenin tepesinden havalanarak Üsküdar’daki Doğancılar mevkiine konmuştu.
Adını kuleden alan Galata semti İstanbul Beyoğlu İlçesi sınırları içinde yer almaktadır. Tophane, Azapkapı ve Galata Kuleleri arasında yapılanmıştır.
Galata’nın, Haliç ile İstanbul Boğazının kesiştiği noktada olması, tarih boyunca ticari yönden önemini arttırmıştır. İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Galata, son yıllarda, özellikle entelektüel çevrenin gözdesi ve İstanbul’un yükselen semtleri haline gelmiştir
Galata sözcüğünün anlamlarıyla ilgili olarak değişik söylenceler var. Rumca’da, Gala, süt anlamında kullanılıyormuş. Karaköy’ü içine alan bölgedeki süthaneler ve çok sayıdaki muhallebicinin bulunması bu yorumu doğrular gibi görünüyor.
İtalyanlar, Galata sözcüğünü,” denize inen yokuş “olarak kullanırken; Ortodokslar, Katolikleri ”Galus” olarak adlandırıyor. O dönemde, bölgenin bir Katolik kasabası olması nedeniyle, Galus’ tan Galata sözcüğünün türetildiği rivayet edilmektedir.
Galata’nın parlak dönemi, 12. yüzyılda, bazı ayrıcalıklarla bölgeye yerleşen Cenovalılar ile başlar. Bölge bir ara Venediklilerin eline geçerse de 13. yüzyıldan sonra, başkentin Cenova olduğu Ceneviz Şehir Devletinin egemenliğinde bir Latin Kolonisi olur.
Bu dönemde Galata; Müslüman, Katolik ve Yahudi cemaatleriyle zengin bir dinler ve diller mozaiği oluşturmuştur. Çeşitli mezheplere, tekkelere ev sahipliği yapmıştır. Mezhep, din ve dil ayırımı yapmadan; Arap, Çingene, Yahudi, Sırp, Arnavut, Cenovalı, Venedikli ve Levanten topluluklarına kucak açmış ve içinde barındırmıştır.
Cenevizlilerin Kolonisi olan Galata, adeta” Küçük İtalya” olmuştur. Mimari dokusu çok güzel olup, özellikle Fransızlar tarafından yapılan binalarla; İtalya ve Avrupa’nın mistik yerlerini hatırlatır Galata. Gemicilerin semti olması nedeniyle, aynı zamanda bir eğlence merkezidir Galata. Eğlence merkezi olmasının yanı sıra, yangınlarıyla da ünlüdür Galata.
Galata Kulesi
Cenevizlilerin egemenliği döneminde, Haliç’i gözetlemek ve özellikle Bizans’tan korunmak için, Galata’nın çevresine kalın surlar yapıldığı gibi, 1216 yılında da Galata kulesinin ahşaptan yapıldığı söylencelerden biridir.
Bir başka söylenceye göre de kulenin 507 yılında Bizans imparatoru Zenon tarafından yapıldığıdır. Galata Kulesinin tepesindeki haç işaretinden dolayı, Cenevizliler kuleye” İsa Kulesi” adını vermişlerdir.
Bizans tarafından birçok kez yıkılmak istenmişse de Cenevizlilerin direnişi yıkımı engellemiştir.
Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethinden sonra, 29 Mayıs 1453’te Cenevizliler, Galata Kolonisi anahtarlarını Sultan Mehmet’e takdim etmişler ve Galata’nın teslimi 1 Haziran Cuma günü tamamlanmıştır.
Galata Surlarının baş kulesi olan Galata, 1509 yılında İstanbul’u sarsan ve” Küçük Kıyamet” olarak adlandırılan depremde zarar görmüş. İkinci Beyazıt’ın buyruğu ile kule onarılmış, ancak semtin çevresindeki surlar yıkılmıştır.
Kule 15. yüzyılda tersane deposu, 16. yüzyılda zindan, 18. yüzyılda yangın gözetleme kulesi olarak kullanılmış. 1794 ve 1831 yıllarında tümüyle yanmış, 1875 fırtınasında ve 1894 depreminde zarar görmüş ve 1960′lı yıllarda tepeden tırnağa onarılmıştır.
Bir dönem kendi kaderine, belki de ölümüne terk edilmiş Galata bölgesi, son yıllarda farkına varılarak, hak ettiği ilgi ve önemi görmeye başladı.
Bölgedeki üç sokağın trafiğe kapatılmış olması ve Galata Meydanının genişletilmesinin yanı sıra tarihi dokuya uygun düzenlemelerin yapılması, sanatçı gruplarının ilgisini daha da arttırmıştı. Beyoğlu Belediyesinin öncülüğünde ve katkılarıyla, Galata Meydanında festivaller düzenlenmesi, Türkiye’nin ünlü modacılarının yanı sıra, şairler, ressamlar, yazarlar için Galata çekim merkezi olmuş durumda.
Kule dibinde ve yakın çevresinde onlarca kafe, restoran atölye ve resim galerileri açılmış. Faruk Eczacıbaşı, kulenin karşısında satın aldığı bir binayı Kültür Merkezine çevirme çabasında. Büyümenin sürdürülebilirliği açısından en önemli kavram olan katma değer yaratımının hizmet sektöründen başladığına dikkat çeken Faruk Eczacıbaşı, “İşte bu anlamda ön plana çıkan sektör turizm” olduğunu vurgulamaktadır.
İstanbul Büyükşehir belediyesi tarafından, Türkiye’nin ilk” Kentsel Dönüşüm ve Canlandırma Modeli” 2004 yılında bu bölgede uygulanmaya başlamış. Proje kapsamında; Galata’yı İstiklal Caddesine kadar taşıyacak olan cadde ve yollar yeniden, tarihi dokuya uygun olarak, gün ışığına çıkarılmış. Taşıt merkezli meydan, yaya merkezli hale getirilmiş.
Galata’nın tarihi dokusunu en iyi yansıtan ve Neve Şalom’ un bulunduğu Hendek Caddesi öncelikle ele alınmış.
Güneyindeki Karaköy ve kuzeyindeki İstiklal caddesinin hareketli yapısına rağmen, iki bölge arasında sıkışmış kalmış köhne bir bölge olan Galata’nın kaderini değiştirme çabaları hızla devam ediyor.
Tarihi ve kültürel kimlik ögelerinin ön plana çıkartıldığı yenileme çalışmalarında; binalar ve özgün sokak dokusuna dikkat edilirken, yaya ve taşıt trafiğindeki önemli sorunlar da aşılmaya çalışılıyor.