Batılı yazarlar, seyahatname ve anılarında Kapalıçarşı’ya geniş yer ayırarak, Konstantinopolis’i süsleyen bir cennettir betimlemesini yapmışlardır.
İstanbul Tarihi Yarımada merkezinde Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerinin ortasında yer alan dünyanın en büyük çarşısı ve en eski kapalı çarşılarından biridir.
22 adet giriş kapısının bulunduğu çarşıda 64 cadde ve sokak, 16 han ile birlikte yaklaşık 4.000 dükkân bulunmaktadır. Bu dükkânlarda toplam çalışan sayısı yaklaşık 25.000’dir.
Gün içerisindeki en yoğun zamanlarında içinde 500.000′ e yakın insan barındırdığı söylenir. Yılda yaklaşık 100 milyon yerli ve yabancı turisti ağırlayan çarşı, dünyanın en fazla ziyaret edilen turistik mekanıdır.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra şehrin dâhilinde çarşılar, dükkânlar, hanlar, hamamlar, evler ve camiler yapılmasını emretmişti.
Fatih’in isteği üzerine Kapalıçarşı’nın temeli 1461 yılında atılmıştır. Kapalı Çarşı’nın mücevher ve değerli eşya satılan bölümleri Fatih Mehmet Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Asıl büyük çarşı ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde ahşap olarak yapılmış. Bu günkü görünümü ve büyüklüğüne 250 yılda ulaşabilmiş.
Dev boyutlardaki bir labirenti andıran Kapalı Çarşı 30 000 metrekarelik bir alanı aşan bir yapıya sahiptir. 22 adet giriş kapısının bulunduğu çarşıda 64 cadde ve sokak, 16 han bulunmaktadır.
*****
Ben bu hanlardan, Kapalı Çarşı’nın kuzey-doğusundaki Mercan Kapısı’nın yanında yer alan ‘’Zincirli Han’’ı gezip, fotoğraflarını çektim.
İki katlı olan hanın tek avlusu dikdörtgen bir plana sahip olup, doğu-batı eksenine sahiptir. Hanın dış ve avlu cepheleri bir sıra kesme taş, iki sıra tuğla olacak şekilde düzenlenmiş duvar örgüsüne sahiptir.
Batı yönünde yer alan hanın girişi basık kemerlidir. Avlu cephelerinde revaklar, dikdörtgen görünüşlü ve pahlı birer kat silmesi ile birbirinden ayrılmıştır.
Üst kat revak ayaklarının düşeyliği saçak silmesinde palastır olarak devam etmektedir. Üst kat hücrelerinin revaklara açılan basık kemerli birer kapısı, bir tepe ve ikişer alt penceresi bulunmaktadır. Üst kat revak duvarlarında taş çörtenler gözlenmektedir.
Cephelerini içbükey görünüşlü bir saçak silmesi dolanmaktadır. Hanın zemin ve birinci katındaki hücre tipindeki odaların da basık kemerli iki alt penceresi bulunmaktadır.
Zincirli Han’dan tekrar Kapalı Çarşı’ya dönersek, 45.000 m² kapalı alan üzerine kurulmuş 3600 dükkân olduğunu öğreniyorum.
Çarşıda ayrıca postane, sağlık ocağı, polis karakolu ve internet partalı bulunmaktadır. Adeta bir yer altı şehrini andıran Kapalı Çarşı içinde son zamanlara kadar 5 cami, 1 okul, 7 çeşme, 10 kuyu, 1 sebil, 1 şadırvan, 24 kapı, 17 han vardı.
15. Yüzyıl’dan kalan kalın duvarlı, bir seri kubbe ile örtülüdür. Sonraki yüzyıllarda eski iki yapının etrafında gelişen sokakların üzerleri örtülerek ve ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline gelmiştir.
Bilgilendirme levhalarında da görüldüğü gibi, her sokağında belirli meslekler yer alırmış. Kalpakçılar kendi adlarıyla, terlikçiler kendi adlarıyla, dericiler kendi adlarıyla anılan sokak ya da caddelerde bulunurlarmış.
Günümüzde birçok sokaktaki dükkânlar fonksiyon değişikliğine uğramıştır. Yorgancılar, terlikçiler, fesçiler gibi meslek grupları sadece sokak ismi olarak kalmıştır.
Çarşının ana caddesi sayılan sokakta çoğunlukla mücevher dükkânları, buraya açılan yan bir sokakta altıncılar bulunur.
Bu sokaklarda bulunanların da, el işi imalatının sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşı idi. Her türlü değerli kumaş, mücevherat, silah, antika eşya, konusunda nesillerce uzmanlaşmış aileler tarafından, tam bir güven içinde satışa sunulurdu.
Geçen yüzyılın sonlarında deprem ve birkaç büyük yangın geçiren Kapalıçarşı eskisi gibi onarılmışsa da, geçmişteki özellikleri değişikliğe uğramıştır. Bütün dükkânların genişliği aynı olacak şekilde inşa edilmiştir.
Her sokakta ayrı ürünün ustaları loncalar halinde bulunurdu. Satıcılar arasında rekabet kesinlikle yasaktı. Hatta bir usta, tezgâhını dükkânın önüne çıkarıp kalabalığa göstererek ürün işleyemezdi. Ürünlere devletin belirlediğinden yüksek fiyat konulamazdı.
Eskiden esnafa olan güven duygusu halkın birikmiş parasının, bir banka gibi onlara verilmesine ve işletilmesine neden olurdu.
Kapalıçarşı renk ve atraksiyon olarak her ne kadar eski canlılığını koruyor ise de, 1970’li yıllardan itibaren İstanbul’u ziyarete gelen turist gurupları için alışveriş olanakları, çarşının ana girişindeki modern ve büyük kuruluşlar tarafından sağlanmaktadır.
Haliç kıyısındaki Mısır Çarşısı da daha küçük ölçüde bir kapalı çarşıdır. Galata semtinde 15. Yüzyıl’dan kalma diğer bir küçük kapalı çarşı da halen kullanılmaya devam etmektedir.