Yıldız Şale Köşkü


Şale Köşkü, Yıldız Sarayı’nın günümüzdeki en görkemli yapılarından biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nda, Dolmabahçe Sarayı’ndan sonra geniş kapsamlı olarak tasarlanan son yapılar topluluğu olan Yıldız Sarayı yüksek duvarlarla çevrili olup, ana mekânlar üç avlunun içinde toplanmıştır.

Şale Köşkü, yüksek duvarlarla çevrili üçüncü avludaki bir bahçe içinde ve farklı tarihlerde birbirine bitişik olarak yapılan üç yapıdan oluşmaktadır. Adını, Fransızca “dağ evi” anlamına gelen “chalet” sözcüğünden alan Şale Köşkü, 19. yüzyıl Osmanlı mimarlığının en ilgi çekici yapılarından biridir.

Köşkün birinci bölümü 1880’de yapılmıştır. 1889 yılında Sarkis Balyan’a yaptırılan ek bina ile köşk genişletilerek oda ve salonlar eklenmiştir. Merasim Köşkü adıyla tanınan ve İtalyan asıllı Saray Mimarı D’Aranco’nun yaptığı üçüncü bölümün ise, 1898 yıllarında tamamlandığı bilinmektedir. Son iki bölüm, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a gelişlerinde konaklaması için yapılmıştır ve bu özelliğiyle Şale, Yıldız Sarayı yapılar grubu içinde bir “devlet konukevi” niteliği taşımaktadır. 

Yıldız Şale Köşkü

Köşk, bodrumuyla birlikte üç ev, katlı, ahşap ve kâgir olarak yapılmıştır. Osmanlı konut geleneğinin, yapıları Harem ve Selamlık olarak düzenleyen bölümlemesi bu yapıda görülmemektedir. Dış dünyaya yedi kapıyla ve ahşap panjurlu pencerelerle açılan Şale’nin katları arasındaki bağlantıyı biri İtalyan mermerinden yapılmış ve Saray Mimarı D’Aranco tarafından tasarlanmış anıtsal, diğer ikisi ahşap zarif merdivenler sağlamaktadır.

Tren vagonlarını andıran koridorlar etrafında düzenlenmiş 60 oda ve 4 görkemli salonuyla köşk boyutlarını aşarak küçük bir saray görünümü kazanmıştır. Görkemli mekânlarını Barok, Rokoko ve İslam etkilerini yansıtan geometrik bezemeler, manzaralı panolar ve kalem işleri süslemektedir. Osmanlı İslam beğenisini yansıtan yemek salonu dışında, köşkün tefrişinde Avrupa beğenisi egemendir.

Avrupa ülkelerinden gelen değerli döşeme eşyası, birbirinden zarif çini sobaları, vazoları, görkemli ve oymalı yatak takımlarıyla çok sayıda salon ve oda, imparatorluğun son yıllarının ince beğenisine tanıklık etmektedir. Şale Köşkü’nün dekorasyonunda dikkat çeken unsurlardan biri de, büyük boyutlu İsveç yapımı Rörstrand çini sobalarıdır. Kendine özgü salonlarıyla tanınmış olan Şale Köşkü, Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul Belediyesi tarafından Mario Serra adında bir İtalyan işletmeciye kumarhane olarak kiralanmıştır. Atatürk’ün talimatıyla 1930 yılında Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na verilmiştir. Müze-Saray olarak kullanılmaktadır. Müze,saray ve köşkler Milli Saraylar Daire Başkanlığı ile Turizm ve Tanıtma Bakanlığı arasında paylaşılmış. Bakım, onarım ve Müze Kart uygulama kolaylıkları açısından hepsi Turizm ve Tanıtma Bakanlığı bünyesinde toplanacaktır. Bu yöndeki çalışmalar sürdürülmektedir.

Köşk Bahçesi

Köşk bahçesinin birçok yerinde kullanılmış olan su öğesi, tabii formlar içinde kullanılmış, bu tabii formlu su öğeleri bir incelip bir genişleyerek nihayet bir akarsu halinde bahçeyi dolaşmış ve çıkıp gitmiştir. Doğal formlarda oluşturulmuş bu su öğeleri, tipik doğallık İngiliz bahçesinin özelliklerini yansıtmaktadır.

Bahçelerin değişik konumlandırılmış bulunan bu havuzların üzerinde betondan yapılmış, dal şeklinde korkulukları bulunan köprüler yer almaktadır. Yıldız Şale Köşkü bahçesinde sirkülâsyonu sağlayan yollar, arazinin tesviye eğrilerine uygun, tatlı kavisler yapacak şekilde planlanmıştır.

Sert zemin malzemesi, diğer saray bahçelerimizde olduğu gibi çakıl-kum karışımı olup, Bozhane kumudur. Yolların iki tarafında ise beyaz dere taşları kullanılarak yağmur suyu oluğu yapılmış olduğu görülmektedir.

Havuz ve göletlerin çevresinde kullanılan döşeme malzemeleri ise sıkıştırılmış topraktır. Köşkün bulunduğu alanın ağaçlandırılması arazinin form ve hareketlerine uygun şekilde yapılmıştır. Yuvarlak tepe tacına sahip ağaçlar, hareketli çizgileriyle manzaraya yumuşak bir fon teşkil etmişken; sütun formunda olanlar, sonsuzluk içinde statik bir vurgu etkisi yaratmıştır.

Büyük Salon

Büyük Salonun tavanı üç bölüm halinde ve altın varaklı panolar içine alınmış manzara resimleriyle bezenmiştir. Tavanda Rokoko üslubu egemendir. Her ne kadar Rokoko, bir süsleme anlayışını anlatıyorsa da, özellikle Fransa’da başka adlar altında tanınmakta ve Louis üslup olarak gösterilmektedir. 1720-1760 yıllarında yaygınlaşmış olan bu süs anlayışı, Avrupa’nın merkezi idare olarak en zengin ve müsrif olduğu bir dönemi kapsar.

Rokoko sanatını tutan merkezi yönetimin asilleri, neşeli bir zarafeti, aşk hayatının heyecanını konu edinen biçimlendirmeyi seviyorlardı. 19. yüzyıl Osmanlı süslemeleri de bu akımdan oldukça etkilenmişlerdir. Avrupa’da elçi bulundurmaya başladıktan sonra etkilenme daha da artmıştır.

Özellikle II. Abdülhamit tarafından yaptırılan kasır ve köşklerde etkilenmenin izleri kendini açıkça göstermektedir. İki mermer şömine ile yan tarafta yer alan “Pompadour” üslubu ayna göz kamaştırmaktadır. Fransa Kralı XV. Louis’nin en gözde kadını ve Pompadour Markizi olan Madam Pompadour adını taşıyan bu aynalar, dönemin en gözde ve aranan aynalarıdır.

Pompadour markizinin üstün bir Rococo iç mekân zevki vardı. Zamanla Avrupa’nın en ünlü porselen üreticisi olacak olan Sèvres markasının üretim ve gelişiminden sorumluydu. Büyük Salonun renkli kristallerden oluşan büyük bir avizesi vardır.

Bahçe tarafındaki duvarda yer alan iki pencere, sonradan kapatılmıştır. Salonun sarı zeminli Hereke halısı ve üstleri sarı zeminde renkli çiçekli ipek kumaşla kaplı koltuk-kanepe takımı bu salonun görülmeye değer eşyaları arasındadır.Sedefli

Salon-Yemek Salonu

Çırağan Sarayı’ndan getirilmiş sedef kakmalı kapılarından ötürü “Sedefli Salon” olarak da bilinen yemek salonunun mobilyaları, Sultan II. Abdülhamid tarafından Yıldız Sarayı bünyesindeki Tamirhâne-i Hümâyûn’da yapılmıştır.

Kabul odası olarak da kullanılan bu odanın tören salonuna da geçişi vardır. Tavanı geometrik kasetlere ayrılmış ve beyaz zemin üstüne altın varakla bezenmiştir.

Tavandan sarkan kırmızı, yeşil, beyaz kristalden yapılma Bohemia avizeyle aydınlatılmış karşılıklı iki mermer şömine, ısıtmayı sağlamaktadır. Özgün perde ve mobilyasında sırmalı kumaş kullanılmış olması nedeniyle salona bu ad verilmiştir. 

Yemek Salonunda yer alan birim kompozisyonlu yün halı 36 metrekare boyutlarında olup Hereke damgalıdır. İki dar kenar arasında mavi zeminde hançer yaprakların çevrelediği şakayık çiçeklerinden oluşan geniş kenarı vardır. Zemini kırmızıdır. Üzerinde zemini tamamen dolduran serbest hançer yapraklar, narçiçekleri, kıvrık dallar ve kır çiçekleri görülür.

Piyanolu Salon

Tavanı kare panolar, yuvarlak madalyonlar ve köşelerde vazodan çıkan çiçeklerle bezenmiştir. Duvarlarda kare panolar içinde aynı süsleme tekrarlanmıştır. Bu odada yer alan madalyonlu yün halı 42 metrekare boyutlarındadır.

Halı kenarları kırmızı, mor ve bej zemin üzerinde narçiçekleri ile süslenmiştir. Köşeler bej renktedir. Kırmızı renkte zeminde göbek açık yeşil renktedir. Üzerinde çeşitli renklerde çiçek ve kıvrım dal motifleri yer alır.

Tören Salonu

450 metrekare boyutlarındaki Büyük Salon, kabul törenlerinin yapıldığı en büyük salondur.

Salonun tavanı sekizgen ve kare kasetlere ayrılarak altın varakla bezenmiştir. Duvarlardaki kartonpiyer panolar, İtalyan, Türk ve Ermeni ustalar tarafından yapılmıştır.

Üç kristal avizeyle aydınlanan ve yirmi üç penceresi bulunan salonun en dikkat çekici eşyası, salonun zeminini hiç boşluk bırakmadan kaplayan bej- kırmızı renkli çiçek desenleri olan yaklaşık 406 m2’lik tek parça Hereke halısıdır.

1898 tarihli Emil Meinz imzalı belgeye göre üç göbekli olarak tasarlanan halının dokutturulmak üzere Hereke Fabrikası’na ısmarlandığı öğrenilmektedir. Salonun zeminini tamamen kaplayan yün halının kenarları mavi zeminli, içleri şakayıklarla bezeli madalyonlar, aralarda kırmızı zeminli hançer yaprakları ve Çin bulutlarıyla bezemelidir. Zemin bej renkte, ortada oval bir madalyon, iki ucunda yuvarlak madalyonlar yer alır.

İçleri kırmızı, turuncu, yeşil hançer yapraklar, sarmal dal ve çiçeklerle bezenmiştir. Köşeler uzun kenarlarda da devam ederek diğer köşeyle birleşir. Halının köşe bantları, yanları ve ortası güvez renklidir. Bu kısımlar iri ve çeşitli renkte rumiler ile süslüdür.

Türk süsleme sanatlarında kullanılan çeşitli motif türlerinden birisi olan rumiler, kademeli olarak uygulanıp sınırsız kompozisyon üretme olanağı sağladığından, özellikle Selçuklularda ve daha sonraki dönemlerde süslemeciliğin her dalında kullanılmışlardır.

Türk süsleme sanatlarında kullanılan bütün motiflerde olduğu gibi rumilerle hazırlanan bütün desenlerde de belirli kurallara uyulmuştur. Rumili düzenlemelerde dairesel ve kıvrımlı hatlar kullanılmaktadır ve bu hatlar üzerine rumiler aynı yöne olmak üzere uygulanırlar.

Hereke Halı Fabrikası

19. yüzyılın ikinci yarısından sonra İstanbul’da yaptırılan köşk, kasır ve sarayların Hereke Halıları ile döşendiği görülmektedir. Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Şale Köşkü ve diğerlerinde gezerken bilgi aldığımız bazı görevliler Hereke Halı Fabrikası’nın sarayları döşemek için kurulduğunu söylemişlerdir. Bu nedenle, bu kuruluşu da kısaca tanıtma gereğini duydum.

Hereke Fabrikası, Ohannes ve Bogos Dadyan kardeşler tarafından 1842-1844 yıllarında kuruldu ve 1845 yılında ülkenin ilk özel dokuma fabrikası olarak faaliyete geçti. Faaliyete geçtiği 1845 yılında fabrikanın yönetimi ve mülkiyeti Osmanlı Devleti’ne devredildi. 

1891 yılında 100 halı tezgâhı bulunan yeni bir bölüm açıldı ve halı üretimine geçildi. 1846’da Hereke markası tescil ettirilerek koruma altına alındı. 1850 yılında ise fabrikanın adı “Hereke Fabrika-i Hümayun” olarak değiştirildi.

Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı dünyanın en iyi halılarıyla döşeme fikri üzerine, 1891 yılında halı üretimine geçildi. Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde “Hereke Dokumahanesi” adında bir halı dokuma atölyesi açıldı ve Hereke’deki bu fabrikadan halı dokuma ustaları getirildi.

Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan Hereke halıları bu atölyede ve Hereke ‘deki fabrikada dokunan halılardır. Bu halılar sadece saray için dokunmuş, bu desen ve halıların başka bir yerde kullanımı yasaklanmıştır. Beylerbeyi Sarayı’nda bulunan geniş boyutlu halılar, koltuk ve perde yapımında kullanılan kumaşlar yine bu fabrikada dokundu. Çırağan Sarayı’nda on üç oda ve bir sofa Hereke kumaş ve halılarıyla döşendi.

Bir cevap yazın