İstanbul Çinili Köşk Müzesi


Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere, İstanbul Arkeoloji Müzeleri üç ana birimden oluşan bir müzeler kompleksidir.  Arkeoloji Müzesi karşısındaki iki katlı çinileriyle gözalıcı yapıdır. Fatih Sultan Mehmet’ in Topkapı Sarayında yaptırttığı ilk binadır.

1472 Tarihli yazlık köşk, sütunlarla hareketlendirilmiş cephesi, eyvanlı terası ve kesme çini dekoru ile Selçuklu tesirinde bir erken Osmanlı örneğidir. Giriş duvarında uzun kitabe yer almıştır.

Giriş bölümü, üzeri kubbeli bir mekan olup, yanlarda tonozlu odalar yer vardır. 13-19 Yüzyıl Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait seramik ve çiniler kronolojik sıralı sergilenmiştir. 16 Yüzyıl İznik yapımı çiniler müzenin önemli eserleridir.

Türk çini ve keramik sanatının başarılı örneklerinin sergilendiği bir müze olarak işlevini sürdüren Çinili Köşk, 1472 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldı. İçini ve dışını süsleyen çinilerden ötürü ”Sırça Saray” ya da ”Kasr-ı Kaşi” olarak tanımlanmaktadır. Etrafını çeviren Ağa Çayırı, Kalfa Yeri ve Kum Meydanı denilen alanlarda spor yarışmalarının yapıldığı bilinmektedir.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde yer alan Çinili Köşk Müzesi koleksiyonlarında 11. yüzyıldan 20.yüzyıl başlarına tarihlenen Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 2000 civarında eser bulunmaktadır. Müze’nin koleksiyonlarını 1981 yılında konum olarak yakınlığı nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’ne bağlandığında mevcut olan eserler ile arkeolojik kazılarda bulunan, satın alma, bağış ve müsadere yoluyla giren eserler oluşturmaktadır.

23 Kasım 2013 Cumartesi, İstanbul…

Bir şehirle bütünleşmenin yolu, şehri çok yönlü tanımaktan geçiyor. Geçmiş paylaşımlarımda Şehir Devleti Bizans’tan başlayarak Roma İmparatorluğu’ndan Doğu Roma İmparatorluğu’nun Başkenti Konstantinopolis’le başlayarak günümüze kadar gelmiştim. Bugün de İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde yer alan Çinili Köşk Müzesi ve Çini geleneğinden söz etmek istiyorum.

İlk Müslüman Türk Devletini kuran Karahanlılar dönemine ait yapılarda görülmeye başlayan çini süsleme geleneği, Türk Çini Sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları tarafından çini süslemeleri devam ettirilmiş, Selçuklular, egemenlikleri altına aldıkları yerlerde inşa ettikleri pek çok cami, medrese, kervansaray, saray, türbe ve benzeri eserleri çinilerle bezemişlerdir.

Anadolu Selçuklu Devletinin dağılmasından sonra, çini geleneğini sürdürme çabası, Anadolu’da kurulan Beyliklere düşmüş ve nihayet Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır. Beylikler devrine ait önemli eserler İstanbul ‘da Çinili Köşk Müzesinde ve Berlin Devlet Müzesinde bulunmaktadır.

Çinili Köşk, tarihi boyunca geçirdiği değişikliklere rağmen revaklı girişi, eyvanları ve çinileriyle Selçuklu tarzını aksettiren Osmanlı sivil mimarisinin İstanbul’daki tek örneğidir. Firuze, beyaz, mor ve lacivert renkli mozaik tekniğinde yapılmış çinilerdeki ahenk ileri bir süsleme anlayışını ürünüdür. Girişte, mozaik çinilerle süslü eyvanın altındaki kapının üzerini boydan boya dolanan kitabede, köşkün bitiş tarihi ile güzelliğinden de söz edilmektedir.

Kitabede; ” Senin kapının içi, nimetlerle dolu olan Cennet’in önüdür. Senin harimin Kâbe gibi muhterem olmuştur. Senin kurulduğun yerin letafeti ve havası, çürümüş kemiklere adeta can verir. Bu Kasr-ın önü, kerametinden dolayı mülk erbabının/Hükümdarlarının kıblesi, eşiğinin kutlu oluşundan dolayı din ehlinin kıblegahı, yücelik güneşinin doğduğu ve Murad sabahının parladığı yer, göğün göz nuru, yeryüzünün ziynetidir.” Yazılmaktadır.

1737 tarihinde bir yangın geçiren Çinili Köşk’ün revakları ve sütunları yanmıştır. Günümüzdeki 14 sütunlu mermer revak I. Abdülhamit zamanında yeniden yaptırılmıştır. Yangın sonrasında Çinili Köşk bir süre Saray Ağalarına tahsis edilmiştir. 1875 yılında müze olarak kullanılmasına karar verilince içinde birtakım değişikler yapılmış. Müze olarak hazırlıklar tamamlanınca 1880 yılında İmparatorluk Müzesi/Müze-i Hümayun olarak ziyarete açılmış.

Aslında ilk İmparatorluk Müzesi, Topkapı sarayı sınırları içerisinde bulunan Aya İrini’de 1869 yılında kurulmuştu. 1872 yılında da Alman kökenli Dr. Fhilip Anton Dethier müdür olarak atanır. Ancak, Aya İrini yetersiz kalınca Çinili Köşk İmparatorluk Müzesi’nin yeni mekânı olur. 1881 yılında da Sadrazam Ethem Paşa’nın oğlu Osman Hamdi Bey’in müze müdürlüğüne atanmasıyla birlikte Türk müzeciliğinde yeni bir çığır açılır.

1939 yılında Topkapı Sarayı Müzesi bünyesine alınan Çinili Köşk’ün içindeki eserlerin büyük bir bölümü başka müzelere devredildi. 1953 yılına kadar da müze işlevini yitirdi. İstanbul’un fethinin 500. yılı olan 1953 yılında yenilenerek ”Fatih Müzesi” olarak ziyarete açıldı. Bu dönemde Fatih’e ait olan silahlar, elbiseler, fermanlar, resimler ve benzeri eserler sergilendi.

Daha sonraları Türk-İslam Osmanlı Çini ve Keramiklerinin sergilendiği bir seksiyon/bölüm haline getirilen Çinili Köşk, konum olarak yakınlığı nedeniyle, 1981 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’ne bağlandı. Çinili Köşk Müzesi’nin salon ve odalarında Selçuklu ve Osmanlı Dönemi çini ve Keramiklerinin 12. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başlarına tarihlenen örnekleri sergilenmektedir.

Çini Mihrap
Ab-ı Hayat Çeşmesi (Osman Hamdi Bey)

Bu koleksiyonlardan seçilen çini ve seramikler; girişin solundaki odada Selçuklu Dönemi, sol taraftaki dışa açılan eyvanda Slip teknikli ve Milet işi, orta salon ile beş köşeli çıkıntılı odada İznik yapımı, Gülhane Parkı’na bakan sağ köşe odada Kütahya yapımı ve dışa açılan q eyvanda ise Çanakkale yapımı eserler olmak üzere girişin solundan başlayarak devam eden bir yerleşim düzeni içinde sergilenmektedir.

Bir cevap yazın